
Halklar, dil ve kültürlerini koruyabildikleri oranda bir kimliğe sahip olmuşlardır. Orta Anadolu Kürtleride tüm baskı ve yasaklara karşın, kültürlerinin ürünü olan müziklerini, ağıtı, sevda-kahramanlık türküsü ve ninnisi ile günümüze sözlü olarak taşımışlardır.
Genel anlamda Müzik; halkların yaşam sürecinde duygu, düşünce, acı ve sevinçlerin ifade ettiği, ezgi ve duygu olarak evrensel bir dil, anlatım ve yaklaşım olarak da, kendi öz yaşamlarından motifler kattığı bir kültür ürünüdür. Toplumların yaşam serüvenlerinin bir yansıması olan müzik; bir kültürel iletişim aracıdır da. Müziğin oluşum ve gelişimi, halkların sosyolojik, etik ve tarihsel gelişimleri ile direkt ilgilidir. Toplumların ekonomik ve sosyal refah düzeyleri müziğin gelişiminin seyrini biçimlendirir.
Bölgede 200-250 yıllık yaşamlarında, etnik kimlik, anadil ve kültürlerini koruyarak, sayısız değerler yaratan Orta Anadolu Kürtleri bir kültür ürünü olan müziklerinide, öz yaşamlarının motifleri ile günümüze taşıyabilmişler. Ancak, bölge Kürtlerinin dil ve kültürleri üzerindeki yasak, baskı ve asimilasyon politikalarından dolayı, yazılı edebiyat gelenekleri olmamıştır. Bunun doğal bir sonucu olarakta, yarattıkları kültürel değerlerin büyük bir kısmı yok olup gitmiştir.
Son yıllarda, etnik kimlik, sosyolojik yapı ve tarihlerini inceleme ve araştırmaya başlayan bölgenin okumuş ve aydınları geçte olsa bu eksikliğin önüne geçmiş oldular. (Bölge ile ilgili yayınlanan kitap, araştırma yazıları, çeviriler, Bîrnebûn’un yayın hayatına başlaması vs.) müziklerinde de yukarıda saydığım sıkıntı ve eksiklikleri yaşayan OAK’leri, ölüsüne yaktığı ağıtını, sevgiliye yakılan sevda türküsünü, ninnisini güçlü olan sözlü edebiyat geleneği ile yaşatarak günümüze ulaştırabilmiştir.
1970‘lere kadar müzik konusunda tarihe belge bırakma (Plak, kaset vs.) anlamında bölgede bir çalışma yoktur. 1972’lerden sonra Haymana’lı (Bazika köyü) Remziye Elî Kino (Kürt Remzi) ilk defa korsan kasetlerle bu çalışmayı başlatmıştır. Elbetteki Kürt Remzi’den önce de bölgede Kürt müziği vardı ve bölgede Kürt müziğinin tarihi Remzi ile başlamıyor. Yukarıda da belirttim, belge anlamında (kaset) bu konudaki ilk çalışmalar Kürt Remzi ile başladığından yazımın başlığını Kürt Remzi’den günümüze şeklinde belirledim. Yine başlıktaki Orta Anadolu Kürt Müziği de; Ankara-Konya-Kırşehir üçgenindeki Kürtlerle sınırlıdır.
OAK’lerinin son birkaç yıldaki; etnik kemliklerini sorgulama, tarihsel köklerini araştırma ve sosyolojik inceleme çalışmalarına paralel olarak, müzik çalışmalarında da bir kıpırdanma oldu. Öyleki; son üç yılda müzik kaseti yapmada, bölgede bir patlama yaşandı. Bu çalışmalar; bölgede Kürt kimliğinin sahiplenilmesi, bölge müziğinin yaygınlaşması, yöreler arasında bu konuda iletişimin sağlanması ve daha çokta, bügüne kadar yaratılmış ürünlerin derlenip, savrulup kaybolmalarının önüne geçilmesi açısından çok önemli kültürel bir hizmettir.
İşte; yazımın konusu bu son yıllarda yapılan kaset çalışmalarının küçük bir değerlendirmesi olacaktır. Önce, bölgede bugüne kadar yapılan kasetlerin ve bu kasetleri yapan sanatçıların bir listesini vereceğim.
Kürt Remzi Haymana / Bazika
Zevik, Hemal Hemo, Helbe Tulbe, Keko Were, Veyle, Kîza Metê, Zalim Pere, Şehît Esker, Cenazê Min Tê
Serbülent Kanat Cihanbeyli / Bulduk
Kamyona Îzzet, Lo Bertî, Gundê Kortê, Dîsa dîsa, Lê lê Şemê, Şîlan,…
Şevket Kağıtçı Haymana / Yurtbeyli
Teylo, Tu ye Kuye, Vijdansizê
Yasin Şekerci Cihanbeyli / B. Beşkavak
Min ve Dûne (1998), Kamilowo (1998), Gurbetîye (1999), Koma Me (2000)
Haymanalı Zeliha Haymana / Kutluhan
Kamil lawo (1999), Dibezî (1999), Dert Giranim (2000), Du du dudu çar dike,
Tülay Kürt Remzi`nin Kızı / Haymana
Serî Çîya (1999), Seva Te (2000)
Nurettin Çiçek Cihanbeyli / Yeniceoba
Narme Pez (1997), Çeme çeme (1999)
Süleyman Özelses Kulu / Tuzkaya
Xalo (1999)
Cengiz Acar Kulu / Tavşançalı
Ji Omera (1999)
Şevket İlhan Kulu / Kırkpınar
Dilbera min (1999)
Kırkpınarlı Nurten Kulu / Kırkpınar
Teyro Teyro (1999)
Heval Hemo Cihanbeyli / Kelhasan
Bê te nabe Xezal (1999)
Esma Can Cihanbeyli / K. Beşkavak 
Kanî Kanî (2000)
Halis Yıldırım Kulu / Tavşançalı
Dengê Şîrîn (1999)
Mustafa Hazinses Kulu / Arşıncı
Kurdî Hemme (1999), Hawar Gundo (2000)
Osman Durak Kulu / Tavşançalı
Lo Dîno (2000)
Xelîkanlı Ahmet Cihanbeyli / Gölyazı
Nadim Keçê (1998)
Tavşançalılı Melek Kulu / Tavşançalı
Megrî Dakê (1999)
İsmet Örnek Polatlı
Dotmame (2000)
Koma Hevling Kulu Zincirlikuyu /Karacadağ
Ma bi dil ba (1999)
Koma Xelîkan Kulu / Karacadağ
Rindê, Gula mamê,
Tuncay Kaya Polatlı
Gurbet (1999)
Dengbêj Hakan Polatlı
Daweta Kurd (1999)
Seyfi Vural Haymana / Yurtbeyli
Hele hele Bostanê (1996)
Mehmet Doğan Haymana
De boro, Tu Gulcane, Vigiran ra Kudsiye Garibane
Kululu Osman Kulu / Tavşançalı
Ji Eşîreta Konyê, Ax lawî mode
Haymanalı Hayrettin Haymana
Detto Boo
Medet Erdoğan Haymana / Bumsuz
Memê mi Lore,
Dedo Cihanbeyli / Kelhasan
Derde dila, Were yaro
Hikmet Özkan Kulu / Canımana
Min vimiran
Niyazi Gönülkırmaz Kulu / Canımana
Pir negere
Ali Rıza Polatlı
Zelxê
Kürt Zeyno Polatlı
Helbe Tulbe
Bayram Özcan Cihanbeyli / Kelhasan
Koma me 
Mevlüt Çelik Haymana / Kutluhan
Eyvah Cemo, Yar Gozelê
Bu kasetlerin isimleri ve basım tarihleri, Kaset Satış Büfelerinde, incelenerek tesbit edildi. Ancak, listede görüldüğü gibi Kürt Remzi’nin kasetlerinin tarihi 1992 ve sonrası olarak verilmekte. Bunun sebebi: Kürt Remzi’nin ilk kasetlerinin korsan olarak basılmasıdır. Ve daha sonra Remzi’nin iradesi dışında bu kasetlerin ikinci, üçüncü, dördüncü, belkide beşinci baskıları kaset şirketleri tarafından yapılıp piyasaya sürülmüştür. Listede verdiğim Remzi’nin kasetlerinin tarihleri bu bahsettiğim son basım tarihleridir. Remzi, ölümünden önce Bîrnebûn’a yaptığı röportajında 10-12 kaset yaptığını belirtiyor. Ben bunlardan ancak adı geçen 9 kaseti tesbit edebildim.
Yine Kelhasanlı Dedo’nun 4 kaset yaptığını tesbit ettim. Piyasadaki iki kasetin adını verdim. Diğer iki kaset piyasada olmadığından isim ve çıkış tarihlerini tesbit edemedim. Ayrıca bazı kasetlerin karşısında tarih verilmemiş, bunlarda piyasada bulunmayan ama isimleri bilinen kasetlerdir.
Halklar, dil ve kültürlerini koruyabildikleri oranda bir kimliğe sahip olmuşlardır. OAK’leride, tüm baskı ve yasaklara kaşın, kültürlerinin ürünü olan müziklerini ağıdı, sevda-kahramanlık türküsü ve ninnisi ile günümüze sözlü olarak taşımış 1972’ lerden sonra da Kürt Remzi, anonimleşmiş bu parçaları otantik yapılarını koruyarak, kaset yapmış ve ölümsüzleştirmiştir.
Remzi, yaptığı bu kasetlerle Konya-Kırşehir-Ankara Kürtlerinin gönlünde taht kurmuş, düğünlerin, davetlerin aranan sanatçısı olmuştur. 1975’lerden sonrada resmi izinli 10-12 kadar kaset yaparak kültürün korunması ve bölge Kürtleri arasında yaygınlaşmasında büyük bir hizmette bulunmuştur. Motire Elî, Hecî ya Lawo, Gunde me deve nevale, Eskero yaro, Etê pore minî reşe gibi bölgede klasikleşmiş bir çok parçayı kaset yapıp günümüze taşıyarak bölge Kürtleri arasında Kürt Remzi adını ölümsüzleştirmiştir.

1989’lardan sonra Serbülent Kanat, Nurettin Çiçek, Şevket Kağıtçı gibi birçok sanatçı bu çalışmalara katılmış, yaptıkları bölge müziği ile birçok değerli ürünler vermişlerdir. 1997-2000 yılları arasındaki son üç yılda bu sanatçıların arasına birçok yeni isim katılmış ve bölge müziği ile kaset yapmada adeta bir yarış başlamıştır.
Yukarıda verilen listeye dikkat edilirse; bugüne kadar 35 sanatçı tarafından 70 kadar kaset yapılmış. Bu kasetlerin 50 kadarı son üç yılda yapılmış. Bu durum, OAK’lerinin son yıllardaki tarihi araştırma, sosyolojik inceleme ve kültürel çalışmaları ile bir paralellik arzetmektedir. Bu çalışmalarda son yıllarda Türkiye’de verilen Ulusal demokratik mücadele ve bunun neticesi, bölge Kürtlerinin kendi kimliklerini sahiplenmesi ve Türk devletinin de bu konuda bir yumuşama içinde olmasının etkisi büyüktür.
Bu sanatçılarımızın yaptıkları çalışmaları takdirle karşılamamak mümkün değildir. Bu çalışmalar bölge Kürtleri için bir güzelliktir. Ancak, her çalışmada olduğu gibi, yapılan bu müzik çalışmalarında da, mükemeli yakalayabilmek ve en güzele ulaşmak ciddi uğraş ister. Bölgede daha derlenmemiş çok sayıda ağıt, türkü var. Halka inip kaynak araştırmaları yapıp bunları derlemek bu sanatçılarımızın görevi olmalıdır.
Yalnız, derlemeler yapılırken; daha çok kaynak kullanmak, derledikleri parçaları gerek melodik, gerekse söz açısından otantik (aslına uygun) hallerini bozmadan yorumlamaları gerekir. Bu konu, müziğimizin kendi kökleri üzerinde yükselip gelişmesi açısından önemlidir.
Toplumumuza bu değerli hizmeti sunan sanatçılarımızın, bundan böyle yapacakları çalışmalarda, yaptıkları hizmetin ciddiyetinin bilincinde olarak, daha güzel eserler yaratacaklarına olan inancım sonsuzdur. İleriki çalışmalarda güzeli yakalayabilmek için şimdiye kadar yapılan kasetlerin bir değerlendirmesinin yapılması gerekir. Bunun için; bu konuda yetkin olduğuna inandığım, bölgemiz Kürt kökenli, Türk Halk Müziği sanatçısı sayın Bilal Ercan’dan bu çalışmaların bir değerlendirmesini yapmasını istedim. Bana faxla aşağıdaki görüşlerini bildirdi.
„OAK’lerinin yeterince, müzikal kaynağı var. Daha derlenmemiş bir çok ezgi varken, Türkçe’den ezgi almak gereksizdir. Bunu son dönemde kaset yapan birçok ezgi genç arkadaşımız yapmaktadır. Bu kendi altın madenini görmeyip, komşunun madenine saldırmaktır. Geçmişte gerek Kürt, gerekse Türk müzisyenler, Kürtçe’den Türkçe’ye çok ezgi almışlardır. Biz bunu hep kınadık, Çünkü ezgiler alındıktan sonra, Türk ezgisi gibi sunulmuşlardır. Şimdi aynı hatayı bizim yapmamız doðru değildir. Bir dilden bir başka dile ezgiler alınabilir, ama kaynağını net olarak belirtmek koşuluyla.
Kaset çıkarmanın güçlüklerini bilen bir insan olarak, kaset çıkaran arkadaşlarımı çok kınamak istemiyorum. Ama kaliteye azami önemin verilmesininde gerekliliğine inanıyorum. OAK’lerinde müzik kaseti yapma olayı yakın tarihte başlamıştır. Bu süreçte bu çalışmaları gerçekleştiren yorumcular, biraz ekonomik güçlükler, çoğunluklada, eksik bilgiden kaynaklanan hatalar yapmışlardır. Bir kere türkülerde var olan ritmik hataları (ki bunları yaratanların müzik bilgileri olmadığı için) yorumcuların düzenleyip, bir ritmik kural içerisine sokmaları gerekmektedir. Bu yapılamayınca, eserlerin stüdyo kayıtlarında büyük sorunlar yaşanmaktadır. Bir eseri aslına uygun okumak demek, onun sözlerine, makamına ve ritmine dokunulamaz, düzeltilemez demek değildir. Kaynak kişi ile derlemeci veya yorumcu arasındaki en büyük fark budur. Kaynak kişi duygularını bir müzik kalıbı içerisinde sunmayı bilmeyebilir. Ama derlemeci veya yorumcu bunu bilmek ve uygulamak zorundadır“.
Bilal Ercan’ın görüşlerini verdikten sonra; bende kendimce bu kasetleri incelerken tesbit ettiğim eksik ve yanlışları maddeleyerek vereceğim. Bunlara kasetlerden birer örnek vermekle yetineceğim. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Çünkü; her kasette bu tür eksik ve yanlışlıklardan bir kaç tane tesbit etmek zor değil.
1.) Kasetler incelendiğinde; mübalağasız tüm kasetlerde kaset isimleride dahil, parça adlarının Kürtçe yazılışları yanlıştır. Bu çok zor ve düzeltilemeyecek bir eksiklik değildir. Bu kapaklar, Kürtçe okuma-yazma bilen birine yaptırılabilir. Eğer kaset yapımcısı şirketlerin böyle bir elemanları yoksa, kaset yapan kişi bu konuda yetkin bir insandan yardım isteyebilir. Bunu her insanımız seve seve yapar.
2.) Kasetlerin büyük bir kısmında kasetin içeriğindeki parçaların, söz ve müziklerinin anonim mi? değilse kime ait olduğu belirtilmemiş. Bunu kaset kapaklarında belirten sanatçıların bir kısmı:
a- Bölgenin klasikleşmiş, anonim Türkü ve ağıtlarının bir kısmı için, söz ve müziğin kendisine ait olduğunu belirtmiş, Örnek: Hado parçasını kasetine okuyan arkadaş, isminide yanlış Edo diye yazarak bu anonim parçayı sahiplenmiş.
b- Bazı anonim parçalar için gösterilen kaynaklar, ulufe dağıtır gibi sanatçının kendi çevresinden seçilmiş isimlerden oluşuyor.
c- Türk Halk Müziğinin sevilen parçalarından bir kısmının ezgileri alınarak müzik benimdir denilmiştir. Örnek: ‘’Ben seni sevmiştim bir ilkbahar sabahında.’’
d- Bölgenin Anonimleşmiş ezgilerime söz yazılıp benimdir denilmiş. Bu tür hareketler sanatçıya yakışmaz. Söz veya müziğin kime ait olduğu veya anonim oluşunun doğru yazılması sanatçıyı küçültmez. Başkasına ait olan bir eserin kendisine ait olduğunu iddia etmek, ancak sanatçının toplumdaki itibarını sarsar, güvenirliliğini kaybettirir. Pekala bir parçanın söz ve müziğinin anonim olduğu yazılır. Kaynak kişi gösterilir. Sanatçı kendisini de derleyen olarak verebilir. Doğru olan budur.
3-) Bazı anonim parçalara, parçanın aslında olmayan vede parçaya uymayan başka bir türküden alınmış kıtalar ilave edilmiş. Örneğin: Eşê Ûsê türküsündeki Rê ya çoraxê kıtası gibi. Bazende bir kıta birkaç türküde tekrarlanıyor. Hangi parçaya ait olduğu bilinmiyor. Örnek: Ava li bîra germe kelî birkaç türküde tekrarlanmış. Bunlar gereksiz ve yanlıştır. Bunun yerine ciddi kaynak araştırmaları ile, bir parçanın tüm kıtalarını derleyip meydana çıkarmak sanatçının görevi olmalı.
4-Bazı sanatçılarımız, dilbilimcisi gibi davranıp, türkü ve ağıtların içindeki kendince Türkçe gördükleri kelimeleri ayıklayıp yerine Kürtçe kelimeler yerleştirmişler. Böylecede, parçanın hem söz hemde melodisini bozmuşlar. Örnek: Bölgede çok sevilen Kanîya Jêri parçasındaki;
De êdin were dilî min di dorê
Xwedê nekir lê narînê qe ne bi zorê
Mısralarındaki zor kelimesi parçayı kasetine alan sanatçı tarafından Türkçe görülmüş olacak ki (Kürtçedeki zordari, zordesti, zorbazi kelimelerinden habersiz) parçayı kasete;
De êdin were dilî min di dorê
Xwedê nekir lê narînê qe na bi qare
şeklinde okuyarak bozmuştur. Yine aynı sanatçı Kevre Mezela ağıdında; parçanın aslındaki
Kevre mezela reşe girin
Ne bar tewin ne tewirin
mısralarını, notaya uydurmak sıkıntısından olacak sanırım.
Kevre mezela reşe girine
Ne bar tewin ne tewirine
şekline dönüştürerek Kürtçede hiçbir anlamı olmayan girine diye bir kelimeyi sözlüğümüze kazandırmıştır.
Bu parçalarla böyle oynamak yerine, sanatçılarımız bundan böyle yaratacakları kendi yapıtlarında, Türkçe kelime kullanmamaya özen gösterirlerse daha doğru yaparlar kanısındayım.
5-)Bu sanatçılarımız, Kürtçeyi iyi bilmediklerinden önemli dil hataları yapmışlar;
a- Kasetine okuduğu ve kendi yazdığı bir dörtlükte bir sanatçımız Dile min xîze xîze diyor. Xîze xîz; bronşitli akciğer sesidir. Kürtçede kalb sesleri tine tin, gurpe gurp, gime gim, kute kut kelimeleri ile ifade edilir. İşte bunu bilmeyen arkadaşımız, bilgisizlikten akciğer sesini kalbten çıkarabilmiştir.
b- Dîn dînê türküsünü kasetine okuyan sanatçımızda; parçanın aslındaki Bi gûstirke kê bûma, Te di tilî ya xwe ra kira mısralar, Bi gûstirke kê bû ma, te di pêçî ya xwe ra kira şeklinde okuyarak büyük bir dil hatası yapmıştır. Kürtçede tilî el parmağı, pêçî ayak parmakları için kullanılır. İşte bunu bilmeyen sanatçımız el parmağındaki yüzüğü alıp ayak parmaklarına takabilmiştir.
6-)Bu parçalar otantik yapılarını bozmadan, yeni bir yorumla söylenebilir. Ancak bunun için müzik eğitimi, yetenek ve bilgi birikimi gerekir. Kürdistan kökenli bir sanatçı olan Koma Berxwedan’ın üyesi Diyar son kasetine bölgemizden Kismet ve Çavreş parçalarını alarak bunu çok güzel bir örneğini vermiştir. Ve bu parçaları çok daha güzel yorumlayarak, zevkle dinlenilir hale getirmiştir.
Sonuç olarak; tekrarlıyorum. Bu arkadaşların yaptığı çalışmalar, takdirle karşılanması gereken kültürel bir hizmettir. Halkımızın, ortak kültürünün ürünü olan bu değerlerin derlenip belgelendirilmesi, kaybolmalarının önüne geçilmesi, gelecek kuşaklara taşınması, küçümsenemeyecek bir çalışmadır. Ancak, bu çalışmalar yürütülürken yapılan işin ciddiyetinin bilincinde olarak, mükemmeli yaratabilmek amaç olmalıdır. Mükemmeli yakalayabilmekte; eğitim, yetenek ve bilgi birikimi ister.
Bu işle uğraşan arkadaşların içinde azımsanamayacak sayıda Üniversite mezunu ve Üniversite öğrencisi var. Bu insanlarımızın müzik konusunda kendilerini yetiştirmeleri, bu işin eğitimini alarak daha bilimsel çalışmalarla bu işi yürütmeleri hem kendileri hemde toplumumuzun yararına olacaktır. Bundan sonraki çalışmalarında kendilerine başarılar dilıyorum.
www.RADYOCELİKAN.TK
yore sanatcılarımız sayfasını begenecegınızı arzu edıyorum
|